Sehir Ankara'ysa, Milli Kutuphane. Istanbul'sa, gene bi kutuphane ama hangisi, onu bilmiyorum.

istanbul'daysa taksim'deki kütüphaneye ya da istanbul üniversitesi'nin kütüphanesine gideceksin.

şöyle bir link vereyim scaleofuniverse.com
tam istediğin cevapları karşılamasa da büyüklükleri anlamak adına ilgini çekeceğini düşünüyorum.

www.bozemanscience.com

şu linke de bakabilirsin, atom altı parçacıklarla ilgili bir video göremedim gerçi ama ilgini çekebilecek pek çok konuda video var. hepsinde aynı adam anlatıyor ve çok başarılı.

insan vücudunun işleyişi için, Guyton Fizyoloji

şu "atom altı parçacıklar" hakkında tavsiyesi olan da varsa tadından yenmeyecek he :)

Pepee.

film yeşik sokak holiganları 1 ve 2.
dizi prison break.

dizi : suits

film: The Illusionist

dizi: Rome

Supernatural

madem @cecilia the illusionist demiş, ben de the prestige diyorum filme. dizi ise battlestar galactica, doctor who, how i met your mother, house, the big bang theory.

edit: aman tanrım mağaradan çıkmıştın dimi :D o zaman cheers, seinfeld, coupling, dexter, sherlock(bunu %1000 izle kesin izle), spartacus serisi. şimdilik aklıma gelenler bunlar.

arada baya kaçırdıklarım var mış hakkaten teşekürler

the man from earth

@ekaterina; ben de burda bi tane daha vardı yaa neydi diye kıvranıyorum, hay sen yaşa "prestige"di. :)

film: x-man diyesim geliyor da değildi, :D hani bi tetikçi vardı rustu, erkekti, keldi. ismi yoktu numarası vardı. istanbula neyim de geliyorlardı. bi hatun vardı. sonra aşık oluyorlardı. neydi bu film bak bu da çok güzeldi.

ps. biliyorum ebleh gibiyim. ama zihnimden bir bilgi bulmak bazen çok zor olabiliyor.

Oğlum ayıp değil mi lan kızlara tik atıyorsun bana atmıyorsun! Hiç izledin mi sen pepee? Önyargılı pislik!

ben sadece dizi önereyim.

Lost (ne kadar bozdu derlerse de aldırma), Oz, Game of Thrones, The Walking Dead, Prison Break, Person of Interest

behzat ç. tabiki de

kemal sunal hanzo

unutulmazfilmler.com

buradaki filmleri baştan başlayarak izle. tabii izlemeden önce araştırman daha iyi olur. mesela: Schindler's List siyah-beyaz kült bir film sıkabilir seni. bana göre gayet güzel bir filmdi onu da daha sonra izlemeyi unutma. site içerisindeki puanlara dikkat et/filme yapılan yorumları pas geçme. 'memento' mesela. alt sıralarda olsa da mükemmel bir filmdir. 'the pianist' vs... ilk beğenilen filmlere yoğunlaş sonra kültleri izle. daha zevk alacaksın. altlarında oyuncuları, yönetmeni yazıyor. onları hafızanda tutmaya çalış. verdiğim site 720p kalitesinde mükemmel bir sitedir. karşılaştığım en güzel film sitesidir.

dizi:
lost, prison break, behzat ç, leyla ile mecnun, The Walking Dead ve arkadaşların önerdiği diziler...

OZ kesinlikle.

Film olarak Goodfellas, American History X

metro çıkışındaki kapıdan kalkıyor. 10 saat bekliyosun, afedersin bi b.kuma yaramıyor.

vadi yurtlarına falan gidersin.

bu konularda pek iyi değilim ama fikir vermek açısından: istinye'de bir kahvaltı olabilir. havanın durumuna göre tabii.

bilim cocuk dergisi vardi önceden, simdi hala var mi bilmiyorum, cocukken alip okurduk. orda diyordu ki " kavun ici rengi üzerine siyah ile yazarsaniz hem göze cok carpar hem de hafizada maksimum kaliciligi elde edersiniz ".

alt basliklari degil de üst basliklari ben tema rengine göre, birbirleriyle de uyumlu olacak sekilde degistiriyorum.

üst basliklar da altbasliklar da bold olmali, ama boyut farki olucak zaten. onun disinda yazi icersinde bir seye dikkat cekmek istersek italik ve alti cizili kullanabilirsin.

slaytlar arasi gecislerde fantastik seylere gerek yok. ama " ok " falan kullandiysan mesela slaytta onlar icin bi seyler yapabilirsin.

sade olmak göze daha hos gözüküyor bence. her seyden bi seyler yapayim deyince hem karman corman oluyor hem de ne bilim abarti ya. olabildigince sade ama gösterisli ol.

arka planda üniversitenin logo renklerini ve üzerine de saydam logosunu kullanırsan çok daha kabul edilebilir bir ppt sunabilirsin.

elinde hiç örnek proje yok mu?

örnek bir iki tane var da çok düzgün yapan yok :/

akışına bırak... maçtan 20 dk önce sahaya git giyin bikaç tur koş, esneme hareketlerini yap, dua et.

maçtan önce-esnasında-sonrasında sıvı al. mesela önceki akşam 1 litre elma suyu gibi. kahve gibi diüretik şeyler içme.

şak diye maç bitince hareketsizliğe geçme. 10 dk gibi bi süre kendini soğut. (esneme hareketleri vs) bununla minimuma indirirsin. laktik asit atılımı kolaylaşır çünkü.

boy 1.69
kilo 102

3 yıldır halı saha maçı yapmamıştım
15 gün önce yaptım. Maç öncesi biraz hafif tempo ile sahayı turladım. germe hareketleri yaptım. Maç boyunca da çok fazla zorlamadım. koştum ama abartmadım. Nice zayıflar maçın yarısında oturdu yere ben dimdiktim :) 3-4 gün baldırlarda ağrı oldu ama sorun olmadı.

havalar soğuk. çok hafif tempo ile maçtan 25-30 dk önce koşmaya başla. önce düz koş, sonra yan yan koş, geri geri koş. hani futbolcular sahaya trafik konisi gibi şeyler dizip bi sağ bi sol bi sağ bi sol yapıyor ya. hah onu yap. ama çok hafif tempo ile. baktın hafif ısınmışsın, yine çok yavaşça stretching yap. sakın dinamik streching yapma. streching'ten önce hafif bi el, kol, ayak bileği, hafif döndürerek ısıt. kaleye geçeceksen el kol falan bunları ısıt kesin. böyle elini beline koyup belini döndürerek ısındır, ayaklar sabit. sonra hafifçe öne eğil, 30 sn falan bekle. bacakların arkası hafiften bi gerilsin böyle, ısındığını hisset. diğer stretching hareketlerine bakıp kendini hiç zorlamadan onları yap. stretching yapmadan şut çekmeye kalkma. asla.

kusma felan gelir, havada soğuk damarlar çatlar ağızda kan gibi vs bir şeyler oluşur, ama ölmezsin rahat ol:D

çok çok iyi ısın, maç başlar başlamaz dana gibi yardırma, ufak ufak artır tempoyu. maç biter bitmez de en çabuk şekilde eve gidip sıcacık duş, baldır vb. ağrıması muhtemel kaslara sıcak su tutarak. gerçi bunlar hep yapılması gereken şeyler.

ek olarak, sakın gaza gelip de sonraki maça gelen ekip "abi eksik var oynar mısınız" deyince atlama. ben de zamanında 1 sene aradan sonra bizim maç+sonraki elemanlarla maç şeklinde toplam 2.5 saat oynamıştım. ertesi gün her tarafım o kadar ağrıyordu ki yeminle sıçamadım bile, ıkınırken gözümden yaş geliyordu. aman diyim hiç gerek yok.

maç öncesi, maç sırası, maç sonunda koşma bence. bu soğukta 1.5 yıl sonra seni hayattan koparmayacak tek yöntem. defansta dur. allahını seven defansa gelsin muhabbetlerine de maruz kalmazsın.

ta

dö

tdk.gov.tr

bağcı +1

önce göze git, sonra nörolojiye..

sonra sonucu buraya yazar msınız?

sırf gözle alakalı olan kısım için:
göz tansiyonu olabilir ama ciddiye benziyor

genel için:
drdolatin +1

@missdior:

alerjin var dedi doktor. göz tansiyonum olmadığını belirtti. iki tane göz damlası verdi. 10 gün kullan dedi. isimleri: zaditan ve efemoline.

kola, rtedbull işe yarayabilir. yani ben uyumanı tavsiye ederim dostum 1-2 saatlik daha fazla çalışmayı 1-2 saatlik uyumaya tercih etmemelisin. akşam uyuman mantıklı olur gibi.

Uyumak gibisi yok. Minimum REM periyodu miktarınca uyuyabilirsen, bedenin yorgun kalsa bile kafanı toparlayabilirsin. Google it.

hocam google'layacak bile zaman yok minimum ne kadar uyumam lazım :) 19-21 arası uyuyup kalkıp kütüphaneye gidip orada sabahlama planım var ne dersin?

www.helpguide.org

Adamlar demiş ki, 1,5 saat ya da 3,5 saat.

sağolasın alperz. sınavlar ölüm kalım sınavı. hele bitirme raporu tam bir idam sehpası. kökleyeceğim bu gece...

iyi ki hatırlattın dinlemeyeli çok uzun zaman olmuştu. yarın okula giderkenki bankolarıma yazdım.

ilk aldigim queen albumudur.

reklam verme ile reklam

advertising: reklamcılık
advertisement: reklam

advertising fiil değil.

ekmeğin arasına koyup direkt götürüyorum. yanında limonata güzel gidiyor. gerçi ton balığı her türlü gider zaten.

makarnaya yakışır. mayonez, marul ve mısırla ekmek arası gider.

sandviç olarak süt mısırı ve mayonez.

mısır+mayonezle gider en güzel. acaip bir şey oluyor öyle. makarna söylenmiş. salatayla da çok güzel gider. sade ekmek arası da gider mis gibi.

makarna + ton + bezelye
ekmek + ince dilim kaşar + domates + ton
tencere pizzası için + ton + mısır + mantar
kumpir için + rus salatası + ton + salçalı sosis + siyah zeytin

makarnanın üzerinde yiyorum genelde.

pul biber + köri yanıda bi de soğan kırdın mıydı en has amele bile kıskanır seni.

tukenmez adam +1

soğan candır, can.

közlenmiş patlıcanla da güzel oluyor.

sağlığını ve kilonu önemsemiyorsan yağını süzmeden mayonez, mısır, makarna, kaşar vs kat öyle ye.

önemsiyorsan yağını güzelce süz, bol limonlu ye mis gibi olur. sade ama leziz olur.

pilavla ye.

pilavla çok güzel.

ayrıyetten pul biber atıp üzerine limon sıktıktan sonra, yanına domates doğrayabilirsin, mayonez, mısır, amerikan salatası... her şey olur.

köriyi ve kaşarı deneyeceğim :)

kesinlikle kimyonla beraber

ketçap mayonez karabiberle iyice harmanlamak.

Üstüne biraz limon sık tuz at, şahane olur. Yanında ekmek ve bence kola

fazla seçeneğin yok sanki bitki çayı yap hangisi varsa, içine bal karıştır ve limon sık. sonra da mandalinaları ye:)

crimsonnun dediği gibi bitki çayı, meyve.
bu saatte banyo yapma, sabah saçlarını kurutup çık.

halı saha maçına gidersen yamulursun. dinlenmen lazım.. şu dakikadan sonra da C vitamini takviyesi pek işe yaramaz. uykunu al mutlaka. bol su iç. bal ye bir kaç kaşık ama sakın balla suyu karıştırma motoru bozarsın :))

tylol hot falan varsa al, yoksa bal+cay. bir an once uyu.

o maç yalan olur

o zaman ben uyuyorum. maçı bir şekilde yalan etmemeye çalışıcam. şu halimle yarın maç saatine ulaşayım yeter.

gerçekten "such an unbeliavable" bir seyirci. muazzam.

kadın da inanılmaz soğukkanlıymış bu arada.

yahu daha ne çıkıp boy gösteriyorsun, reklam yapıyorsun, orda bide konuşma yapmaya çalışıyorsun, politikacıların bu reklam hareketlerini tirbündekiler hoş karşılamamış. Ülkede pekde sevilmeyen insanlar olduğunu gösteriyor.

sen ne istiyorsun tam olarak? eğer hayatının sıradanlaşmasını meslek sahibi olmak ile bağdaştırıyorsan, bunu yeniden bir düşün. felsefe okumak kendiliğinden seni sıradanlaşmaktan kurtarmayacağı gibi felsefe dışında bir şey okumak da sıradanlaşmana otomatikman kapı açmayacak. istediğin şeyi oku, bunun süresince ya da sonrasında da istediğin şeyi yap, istersen boş boş otur istersen kendi ilgi alanlarını kovala. bunu istersen felsefe ile yap istersen başka bir ilgi alanınla, ama felsefenin kendisi seni herhangi bir şeyden kurtarmaz. seneye seni sözlükte yüzeysellikten sıyrılmaya debelenen seviyedeki felsefe bilgini sergilerken görmeyelim de...

madem felsefe istiyorsun sürüden kopmak istiyorsun hakkını ver bu kararının. en iyisin yap boğaziçi felsefe'ye git. diğer okullar için bi şey diyemem ama boun felsefe ye gidersen yaptığın tercihten dolayı pişman olmazsın. ama boğaziçi ni değil de ege felsefe yi kazanırsan hayat zor olur senin için.

tekrar ederek bitireyim boğaziçi felsefe ya kas. ama çok kas. hakkını ver. boun sadece felsefe eğitimi değil boun etiketi kazandırır. bu da çok kapıyı açar sana üstelik hiç ummadığın alanlarda.

not: felsefe okumuyorum. hatta boun da bile değilim.

felsefe bölümünü 2.sınıftan bırakıp şu an başka bir bölümde okuyan birisiyim.

-felsefe okursan ileride iş bulma sıkıntısı yaşayacaksın.15.000 mezun var her yıl...yılda 2-3 tane araştırma görevlisi alınır..70-80 tanede öğretmen alınır.Özel sektörde felsefe mezununa iş vermezler.Bugun yeni mezun mühendis özel sektörde 1.200 maaşa çalışır.ki felsefeciyi kim ne yapsın..

-okurken öyle senden kendi düşüncelerini anlatmanı bişeyler savunmanı istemeyecekler.Bol bol ezber yapacaksın.Tıp,hukuk okur gibi zorlanacaksın fakat hiçbir faydası olmayacak.

-Hangi üniversitede okursan oku bunlar değişmeyecek.Boğaziçinde okusanda belki diğer üniversitelere göre daha iyi olacak ama yukarıda anlattığım şeyleri yine de yaşayacaksın.

Üniversiteye girmeden önceki "her meslek aynı şey, hepsi sıradanlaşmış yaşamlarda boşa giden yaşamlar" psikolojisindesin. Felsefe bölümü okuyunca da ünlü filozoflardan biri olacaksın, hayatın anlamını sorgulayacaksın sanıyorsun. Bu yaşta normal bişey bu.

Kendi yaşıtların ile konuşup birbirinizin "hayat ne boktan yaaa" düşüncelerini destekliyorsanız, bir işe yaramaz. Onlar hayatı ne kadar bilmiyorlarsa sen de o kadar bilmiyorsun. Benim gibi 27 yaşındakilere sorarsan da hepsi "nasıl para kazanacaksın o meslekle?" diyorlar. Sanki hepimiz bu sistemin kölesi olmuş, rutin bir "işe gir, evlen, çocuk yap, emekli ol" düzenine girmiş büyükler gibiyiz. Bu hayatın da sana uygun olmadığını, sıkılacağını düşünüyorsun.

Öncelikle, felsefe bir işine yaramaz. Antik yunanlılarda Sokrates'lerin iki tane öğrencisi oluyordu, bir tanesi ünlü oluyordu. Şimdi yıllık onbin tane felsefe öğrencisi mezun oluyor. Filozof olmayacaksın, felsefe öğretmeni falan olabilirsin belki. Hayatın istemediğin kadar sıradanlaşır.

İkincisi, ben de sıradanlaşmış işe girme çalışma döngüsü istemedim. En iyi üniversitenin en iyi mühendislik bölümünden mezun oldum, ama işe girmedim. Bir yandan çalışmadan para kazandırabilecek kendi işimi kurmaya çalıştım, bir yandan da kitap ve senaryo yazmaya çalıştım. Çok yavaş ilerliyor, düzene karşı kendi hayatını tanımlamak hiç kolay değil. Ayrıca, "nasıl para kazanacaksın?" sorusu kadar doğru bir soru yok. Kim olursan ol, ne düşünürsen düşün, önümüzdeki iki yüz yıl boyunca bu dünyada para geçerli olacak. Eğer güzel bir kızsan ve zengin bir koca bulurum diyorsan ne ala. Değilsen, istediğin hayatı yaşamak için ihtiyacın olan ilk şey para. Ben yazacağım kitapları senaryoları yazabilmek için para kazanıyorum şu anda, az çalışacağım bir iş kurup, birkaç çalışan alıp, günlük geçim derdini bitirmek, böylelikle rahat kafayla "düşünmek". Şu anda 30 yaşını hedefliyorum bunun için.

Eğer filozof olup "ben hayatın ve kainatın gerçeklerini düşünmek istiyorum" diyorsan, yapman gereken az çalışıp iyi para kazanabileceğin bir iş seçmek. Felsefenin okulunu okumak değil. Ayrıca senin yaşındakiler için "daha çok gençsin" demekte herkes çok haklı. Bir değişiklik yap ve büyüklerin sözünü dinle. Üniversitenin ilk iki yılında sıkılabilirsin ama en azından benim yaşıma geldiğinde küçüklere dönüp "benim yaptığım hatayı siz yapmayın" demek zorunda kalmazsın.

Eksik bıraktığım bir nokta var sanırım ki herkes para üzerine konuşmuş. Ben 'üff canım sıkıldı, hadi bugün alışverişe gidelim' tarzında birisi değilim. Paranın kendisine karşıyım. Ne kadar şu anda bir elin yağda, bir elin balda deseniz de içinizden sokaklardaki üzerinde yırtık pırtık hırkası bulunan tinerci olmaya da razıyım. Ha, elimde internetim, masamda sıcak bir kahve olsa iyi olmaz mıydı? Tabi ki olurdu.
Felsefenin beni sıradanlıktan kurtarmasını beklemiyorum zaten, önemli olan o işe git-eve gel sıradanlığına girmemek.

@harzem, kendimi filozof olarak görmüyorum ileride, felsefe bölümünü bitirip, başkalarına öğretmek de istemiyorum. Sadece büyüklerin çok çok iyi bildikleri ergenlerin bir meslek sahibi olmalarına karar vermesi yanlış geliyor. 'Banane, çalışmayacağım, istemiyorum para, aç kalıcam' tribi değil esasında bu. Yalnızca hayatım boyunca farklı konularda bilgi sahibi olmak istiyorum. Bir işim olacak tabi ki her zaman, ama bir mesleğim olmayacak.

boğaziçi'ni kazanamıyorsan boşver.

net olacak olursam bence biraz boş konuşuyorsun. bunu seni yargılamak için falan söylemiyorum zaten gençsin henüz anladığım kadarıyla. ama görülen o ki sözlerinin belli bir ağırlığa sahip olmasına niyet etmişsin ve o iş niyet ettiğin gibi gitmiyor, onu söylemek istedim.

"Ne kadar şu anda bir elin yağda, bir elin balda deseniz de içinizden sokaklardaki üzerinde yırtık pırtık hırkası bulunan tinerci olmaya da razıyım."

değilsin ve böyle bir şeye kimse razı da olmaz zaten.
paraya karşıt olmak falan da tırt duruşlar biraz. ciddiye almıyorum, birkaç seneye sen de almazsın.

onun dışında dediğim gibi, senin farklı konularda bilgi sahibi olmak, ya da belli bir ev-iş döngüselliğine girmemek isteğinin felsefe eğitimi ile bir bağlantısı yok. istersen gemi mühendisliği oku, istersen ingiltere'ye git oyun tasarımı oku, istersen princeton'da astrofizik oku, döngüselliğe girip girmemeni belirleyen şey okuduğun bölüm değil yaptığın seçimler ve aldığın inisiyatifler olacaktır. hani sen bir eksik nokta bırakmadın aslında, olayın özü spesifik olarak "felsefe eğitimi almak"tan gerçekten uzak.

Olayın özü anlattığın gibi felsefe eğitimi almak değil, bir meslek sahibi olmaktan kaçmak. Fakat bir tıp, inşaat mühendisliği, astrofizik okuyup ben çalışmak istemiyorum demek var, bir de aslında ben bununla ilgilenmeyi seviyorum dediğiniz bir alanda okumak var. Eğer gelip de kaba anlatımla "sıçıttıracak" bölümü okuduktan sonra 'zevkten okudum' derseniz adama gelip sorarlar, ee o zaman neden okudun o bölümü diye. Bu yüzden mesleksizlik beni felsefeye itiyor, felsefenin kendisi mesleksizliğe değil.
Şu büyükler de küçükler hakkında her şeyi biliyormuş, bütün hepsi ne de olsa kendilerinin tıpkısıymış, vesselam.

@berat1058: estafırla, bir şey bildiğimi varsaydığımdan demedim bunları, gereksiz lafların ve büyük iddiaların önüne geçmekti amacım. ilk mesajında net bir şekilde demişsin ki, hayatımın anca bu şekilde sıradanlaşmasını engelleyebilirim. ben de diyorum ki öyle olmak zorunda değil.

onun dışında tabii ki eğer mesleksizlik seni felsefeye itiyorsa, ilgi alanın da buysa, felsefe oku, ona bir şey diyeceğim yok. kimse de bu noktayı kaçırmıyor zaten, hani bir şeylerin eksik bırakıldığını düşünme.

onun dışında işte o para üzerine düşüncelerin ve mesleklere yaklaşım biçimin nispeten şaibeli, ama o da zamanla evrilecektir. diğer insanların dikkat çekmek istediği nokta, daha çok bu.

felsefe oku

www.voscreen.com ayrıca how i met your mother dizisini de tavsiye ederim.

etrafındaki ingilizcesi iyi olan biriyle konuşmak işe yarayabilir.

skype omegle vs.'den insanlarla konuşabilirsin, etrafında ingilizce konuşabilen varsa onlardan rica edersin, bir iki saat konuşsanız eğer ingilizcen orta seviyedeyse rahatlarsın. kendi kendine konuşabilirsin, karşında birisi varmış gibi. workshop'ta neler yapacağını veya neler konuşacağını az çok tahmin ediyorsundur, prova yapabilirsin, ama bu provalarını sesli yap.

istanbul'daysan doğru sultanahmet'e...

10 gün gibi bir sürede belirgin bir mesafe katetmen imkansız gibi ancak konuşmaya başlarken ve devam ettirirken üzerinde oluşacak stres ve duraksamayı atmak için konuşabileceğin bir native speaker bulabilirsen çok iyi olur.

kitabı okumadım ama bi göz atabilirsin: "Bir bilim adamının romanı" - Oğuz Atay. İTÜ İnşaat'ın değerli hocası, İTÜ'deki merkes kütüphaneye adını veren Mustafa İnan'ı anlatıyor.

İhsan Oktay Anar'ın kitaplarına bakabilirsiniz. Belki Puslu Kıtalar Atlası işinize yarayabilir.

git.

git belki beklediğin gibi olmaz

Aynısını yaşadım ve bunun kötü bir durum olduğunu biliyorum.

Harcayabileceğin paran varsa gitme. O parayla eğlenmeye çalış. Kalmaya ikna edebileceğin arkadaşların varsa onları ikna et diyeceğim ama... O da zor tabi. Hem 10 gün aynı kişilerle beraber olmak da sıkıcı olur.

Son çare evine git ama evde çok vakit geçirmemeye çalış.

Git sonuçta ailen.

git bir-iki gün dur dön hacı abi.

git.özellikle bayramlarda insanlar çocuklarını çok istiyolar.ailecek biraraya gelelim diye.

git

valla ben demiyorum da İsra suresi 23. ve 24. ayetler şöyle diyor: www.agnostik.org

git. yalniz napcan herkes ailesiyle kotu hissedersin.

söğütlüçeşmeden tren var suadiyeye

en rahatı ve mantıklısı metroyla kabataş, kabataş'tan deniz otobüsüyle bostancı, bostancı'dan da 5 dakikalık dolmuş.

gerçi sabah 7'yse bu dediğim olmaz, ilk deniz otobüsü 7.35'de.

o zaman metrobüsle söğütlüçeşme, söğütlüçeşmeden de ya tren ya taksi ya da o saatte bostancıya sarı dolmuş varsa sarı dolmuş.

öncelikle, suadiye'ye kartal-kadıköy metrosuyla gidemezsin.

sorunun cevabı; en mantıklısı metrobüs+(söğütlüçeşme'den)tren
en hızlı 1 saatte gidersin.75 dakika güzel bir süre.

1) maslak'tan metro gayrettepe veya mecidiyeköy metrobüs
2) metrobüs'le söğütlüçeşme
3) söğütlüçeşme'den tren suadiye.

garanti olsun istiyorsan 17.15'te çık maslak'tan. normalde 17.30'da da çıksan rahat rahat saat 19'da suadiye'de olursun.

Motivasyonunuz eksik ya da yanlis sanirim. Kendinize bir hedef belirleyin, gercekten istediginiz bir sey olsun. Bu kisiden kisiye degisir, mesela spor bir araba almak, ailenizi gecindirmek ya da ozel bir konuma gelmek olabilir. Bu hedefinizi gerceklestirmek icin ders calismak sadece karsiligi sonradan gelecek olan bir bedel, bu sekilde dusunmeye calisin.

Eger hedefiniz ders calismak ise ders calisamazsiniz, cunku kimse ders calismak istemez. Ders calismak uygun bir hedef degil, hedefinizi arzu ettiginiz bir sey olarak secmelisiniz.

1. Çalışıyorsan işini düşün.çalışmıyorsan çalışanları düşün. patron için özverili çalışıyorlar. Dersini de iş gibi düşün.ve özverili çalış.
1. Derse başlamadan önce 30 dakika çalışacağım. ve bu 30 dakikada en iyisini öğreneceğim diye başla!
3. Çalışacağın konular için başlamadan 3 dk önce liste yap. Okuyacağın konular, anahatlar vs..sonra öğrendiklerinin üzerini çiz.
4. Yemek gibi, çok çalış ama yavaş yavaş çalış. kısa molalar ver! bahçeye çık, kahve al vs..
5. Sorular hazırlayıp flash card'a yaz. önüne de cevabını yaz.
6. Mp3 player'a konuyla ilgili sorular ve cevapların kendi ses kaydını koy sonra onları dinle!
7. Zamanını çok iyi kullan! Beklemekle Ne kadar çok vakit kaybediyorsun? Otobüs bekle, arkadaşı bekle, falanı bekle vs..! Nette takılma vs..bu vakitlerde de Ders çalışabilirsin.
8. Önemli sayfaların fotokoposini çekip işaretle. Altını çiz, yuvarlak içine al, renke al, oku, anlamaya çalış. Maksimum 5 veya 10 dakika!
9. Öğrenmem gereken adha çok şey var diye kendini telkin et.
10. Okulda, evde, kitapta, nette aldığın tüm bilgileri birbirine bağla, yapıştır, bir araya topla!
11. Ders arasına yarım veya bir saatlik uyku ekle!
12. Sonunu oku, başlıkları ve alt başlıkları oku, sonra içeriği oku belki ilk paragrafları da ki resmin genelini gör! Sonra bunların özetini yaz!
13. Zamanını planla! saatlik, günlük, haftalık, aylık planlar yapıp yol haritanı çiz.
14. Sadece ders planın için küçük bir defter alıp, günlük ve haftalık planlarını yaz!

ve son olarak ufak, tefek, gerekli, gereksiz her ne olursa olsun vaktinin çoğunu ders düşünmeye ayır. öyle oturup akşama kadar kitap oku demiyorum. facete, sokaka, sağda solda takılırken bile arada bir merak edip telefon,net,kitaptan vs..hatırlamak istediğin bir sorunun cevabını bul. hatta yanındaki birine sor.

bak o kadar yazdım umarım uyarsın.

crown+1000..
Gunde en az 5 saat bu sekilde cook rahat calistigimi biliyorum

uygulamak istediğin program yanlış. günde 6 saat çalışacak insan ilk 5 dakikada sıkılmaz. azda olsa her gün çalışmayı hedefle. etkili ders çalışma programla olmuyor. boş vakit bulduğunda ve derse odaklanacak modda olduğunda çalış.

yazarak çalış

madde kullanıyor musun ?

içki sigara çay kola kahve bağımlılığı? aşırı kilo? yeme bağımlılığı?

mayeskuel'in dediği gibi her zaman olmasa bile arada kısa bir uyku çekersen müthiş faydalı olur!

prison break oz'un yanında teletabi gibi kalır. şiddetle oz'u onerıyorum.

ikisini aynı kefeye koymak oz'a ayıp olur o derece

Bakın lütfen diyorum, Oz ile Prison Break'i aynı cümlede kullanmak bile Oz'a büyük bir hakarettir. Oz ile başka herhangi bir yapım da karşılaştırılamaz.

Yalnız önce Prison Break'i izle, o da kendine göre iyi bir yapım. Sonra Oz'a geçersin. Önce Oz'u izlersen sonra Prison Break izlenmez.

Öyle çok iğrenç sahneler var da, izlenmeyecek gibi değil yani. Bir şey olmaz izle sen.

OZ felsefe olarak zücker. fazla aksiyon yoktur. bu PB'i kötü dizi yapmaz, onu da izleyin ama dedim ya OZ bambaşka.

Elma mı mantı mı? gibi bir şey olmuş bu soru. Oz gibisi var mı? (varsa söyleyin de izleyeyim)

oz hapishane hayatını konu alır pb ise ana teması "kaçış"tır.

prison break bozdu yea diyenleri siktir et sen. başla, 4 sezonu 1 haftada bitirirsin. öyle über bir dizidir.

OZ .

oz mu prison break mi, sims mi fifa mı sorusuyla eştir gözümde. oz hapishane'yi anlatır (ve müthiş dersler verir), prison break de adından anlayacağın üzere kaçıştır, kaçmaktır. prison break'in karakterleri (t-bag, sucre, scofield) hayli iyidir, oz'unkiler bombadır.

vaktin varsa, ikisini de izle derim.

oz daha hardcore bir dizidir prison break'e göre. büyük çoğunluk oz demiş, doğrudur. herkesin kendi görüşü sonuçta. evet oz hakkaten başka bi dizidir. o iğrenç hapishane hayatını tüm çıplaklığıyla anlatır. ama prison break var ya candır. izlediğin yerde o dizi karakterlerinden biri gibi hissedersin kendini. michael olmak istersin, sucre gibi sadık bi dostum olsa dersin, allah t-bag gibi psikopatları bizden uzak etsin dersin. dizi izlemeye prison break ile başlarsan, sonraki tüm diziler yavan gelecektir. evet breaking bad olsun, oz olsun, şu anda en popüler dizi olan game of thrones olsun, hepsi süper diziler ama benim için hiçbiri bir prison break değil.

ayrıca @grimer kesinlikle +1

prison break'e başlaman ile bitirmen arasında 1 hafta var. oz öyle bir dizi değil. prison break'te ard arda 4-5 bölüm belki 7-8 bölüm izlersin. sürekli bi heyecan, aksiyon. yerinde duramazsin. öyle "oz ile pb'yi aynı cümlede kullanmayın" diyenleri falan geç bi zahmet. kim 1 hafta/10 günde oz'u bitirmiş?

prison break ilk sezon güzeldir digerleri ehh.

oz abartilan bi dizi bence.

iki dizi cok farkli birbirinden. oz sikici, begenmeyeceginiz bi dizi olabilir.prison break daha bi seyredilesi.

ben çok farklı bir boyuttan anlatayım.

pb sonuna kadar izleyeyim dersen sıkma.
oz un sonu gelmiyor 4 sezon izledim hep aynı hep aynı. biri gelir biri gider.

oz mu diğer tüm diziler mi desen bile galip oz olur. prison break'ten şu an an say desen 3 karakter zar zor sayarım. ama oz'daki karakterleri saymaya başlasam 10larcasını sayarım. çünkü oz'daki karakterlerin hepsi ayrı sağlam. yaşın 18'den küçükse izleme. o sahnelerden etkileniyorsan da izleme. psikolojik olarak etkiler oz. hayatını etkiler, illa ki etkiler, hele ki bölümleri art arda hızla izliyorsan.

ayrıca OZ abartılmış bir dizi değildir. oz'dan çıkan herkes başka dizilerde/filmlerde oynamıştır. böylesine kaliteli bir yapım daha görülmemiştir. oyuncusundan senaryosuna her şeyiyle.

prison break

İkisini de çok fazla izelmedim. Ama OZ derim.

"şüphesiz ki ancak oz'u bilmeyenler başka dizilerle kıyaslama gafletine düşebilir. "

@lionel andres durumu özetlemiş.

hem prison break hem oz izleyen biri olarak söyleyebilirim ki; dizi izlemeye prison break ile başlarsan diğer izleyeceğin dizilerde bir prison break aksiyonu/heyecanı ararsın. prison break'ı bitirdikten sonra oz olsun lost olsun birçok yabancı dizi izledim ve hiçbiri bir prison break kadar sarmadı.

ayriyetten prison break ile oz arasında neredeyse hiçbir benzerlik yok hapishane ortamı dışında. prison break'da ana tema kaçış üzerine kurulu, oz da ise hapishane hayatı tüm çıplaklığıyla anlatılıyor. prison break'a başlarsan 1 haftada bitirmek istersin uykusuz kalmak pahasına. oz'a başlarsan belki 1.5-2 ayda anca bitirirsin.

1

neden 1? honest sesli harfle mi basliyo?

anıst mı yani

Okunuşunda h yok gibin. Ondan.

hangisi yahu a mi an mi? nedenini de yazsaniz

an. sadece bir kural, istisna.

okunuşu sesli harfle başladığı için "an" olucak

ingilizcede istisna kelimeler var,
honest gibi. honour gibi.

honest = anıst diye okunuyor.
honour = anır diye.

an konur başına. yani ''en'' diye okunan 'an'

edit: 'hour' da öyle. 'ağvır' diye okunur.

a veya an geleceğine yazılışa değil okunuşa bakılır.
bir örnek de a university. yazılışa bakılırsa an gelmesi gerekiyor ama an yünivörsti diye okunduğundan a gelir.

amerikan kültür'ün konusma grupları
gençlik ve kültür evinin konuşma grupları

bu önemli ya, pratik için ne kadar bildiğiniz grup, dernek, kurs varsa paylaşın lütfen.

www.vipingilizce.com

(süleymaniye konak kafenin 3. katı)

sultanahmet ve çevresi. hem de beleş. denedim oradan biliyorum.

Üniversite okuyorsan okulundaki exchange/erasmus öğrencileriyle tanış, en azından onlardan da Türkçe'sini geliştirmek isteyenler olacaktır, onlar Türkçe konuşur sen İngilizce konuşursun falan. Okula ilan da asabilirsin, ben bizim okulda buna benzer ilanlar gördüğümü hatırlıyorum.

Birkaç virgül koydum, bir de Mahkeme salonuna olarak yazdım , sanki bu daha doğru..
Mahkeme salonuna sessizlik hakimdi. Hakim, sağında bulunan kıdemli hakim ve solundaki savcı ile fısır fısır bir şey konuşuyor ve karar için ortak bir görüşe varmaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra ise yakasını ve cübbesini düzelterek kürsüde bulunan çekici aldı ve masaya vurdu. Kürsünün hemen önündeki katibe seslenerek:

“-Yaz kızım” dedi. "Cinayet zanlısı, işlediği 9 ayrı cinayetten dolayı suçlu bulunmuştur. Sanığın asılarak idam edilmesine karar verilmiştir" dedi ve elindeki dolma kalemi kırarak masaya bıraktı.

Edit: Bir de "fısır fısır bir şeyler" desen daha doğru olabilir.

tamamını okumadım lakin gözümü çok fena tırmalayan bir hata var: “-Yaz kızım” dedi.

böyle bir noktalama düzeni mümkün değil; ya "Yaz kızım" dedi olacak ya da -Yaz kızım, dedi. Hem tırnak hem de konuşma çizgisi ol-maz!

Birkaç dakika sonra ise yakasını ve cübbesini düzelterek kürsüde bulunan çekici aldı ve masaya vurdu.

iseye kitlendim.

saygılar.

....cinayetten dolayı suçlu bulunmuştur.

burada dolayı kelimesi gereksiz bence.

(Neden suçlu bulunmuştur?)

Adam öldürmekten suçlu bulunmuştur.
Cinayetten suçlu bulunmuştur.

Ayrıca dolayı demeye gerek yok.

Mahkeme salonunda sessizlik hakimdi. Hakim, sağındaki kıdemli hakim ve solundaki savcı ile fısır fısır bir şeyler konuşuyor ve karar için ortak bir görüşe varmaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra ise yakasını ve cübbesini düzelterek kürsüde bulunan çekici alarak masaya vurdu. Kürsünün hemen önündeki katibe seslenerek:

“ Yaz kızım” dedi. "Cinayet zanlısı, işlediği 9 ayrı cinayetten suçlu bulunmuştur. Sanığın asılarak idam edilmesine karar verilmiştir." ve elindeki dolma kalemi kırarak masaya bıraktı.


@wilhelmwasmuss
kusur demedim zaten gereksiz buldum sadece.

@wilhelmwasmuss

var kardeşim, şöyle ki;

-5 dakika öncesinde patlayan bombaları dinlediler, birkaç dakika sonra ise sukunet hakimdi.

cümlenin ise olmadan,

Birkaç dakika sonra yakasını ve cübbesini düzeltti, kürsüdeki çekici aldı ve masaya vurdu.

şeklinde olması daha bir hoş geldi.

yaka ve cübbe düzelterek kürsüde bulunan çekici almak eylemi, ayriyetten kitledi bu sefer de.


bana göre;

Mahkeme salonunda sessizlik hakimdi. Hakim, sağında bulunan kıdemli hakim ve solundaki savcı ile fısır fısır birşeyler konuşuyor ve karar için ortak bir görüşe varmaya çalışıyordu. Birkaç dakika sonra yakasını ve cübbesini düzeltti, tokmağı aldı ve kürsüye vurdu. Kürsünün hemen önündeki katibe seslenerek:

“Yaz kızım”, dedi. “Cinayet zanlısı işlediği 9 farklı cinayet neticesinde suçlu bulunarak, idam cezasına çarptırılmasına oy birliğiyle karar verildi”.

Hakim elinde tuttuğu dolma kalemi kırdı ve masaya bıraktı.


--"hakimdi. Hakim," cümlesi de bir garip.
-- "kürsüde bulunan çekicin, masaya vurulması" da bir garip
-- fısır fısır konustuktan sonra, oy birliği ile demesi de anlatımı güçlü kılıyor.

@wilhelmwasmuss

sonraysa - sonra ise olayını nerden çıkarıyorsun amk ya. yok öyle bir derdim, derdim fazladan ise kullanılması, anlaşıldı?

Abartma demissin ama abartmak istiyorum: hakimin karar cumlesi cok yavan.

Bence "...Kıdemli Hakim ve solundaki Savcı..." olabilir. Ona bir dikkat et.

imla hatası:

“-Yaz kızım”

ya konuşma çizgisi kullanacaksın, ya tırnak.

çekiç yerine tokmak, dolmakalem yerine kalem

youtube.

ingilizcen varsa youtube kesinlikle.

bir de Lynda.com - Excel 2007 Essential Training diye bir şey indirmiştim torrent'ten, çok tavsiye etmişlerdi ama açıp bakmadım. baya iyiymiş bu da yorumları görürsün internette.

farklı kaynaklar kullanmak her zaman iyidir ama çok da acele etmene gerek yok. konu anlatımları üç aşağı beş yukarı her yayında aynıdır zaten. amaç farklı soru tipleri görmek olacağı için konuları iyice hallettikten sonra farklı kaynaklara yönel bence.

FEM dergi iyidir. Dersaneye gidersen uygun bir fiyata abone olabilirsin.(4 sene önce öyleydi). Ama tek tek almaya kalkarsan bir sayısı 7 lira falandı dediğim tarihte. FEM SET de baya iyidir ama sadece öğrencilere veriyorlardı. senin edinmen muhtemelen imkansız ama bir şekilde edinebilirsen çok iyi olur.

Anlamadığın konular için Karekök yayınlarının kitapları çok başarılı :)

zorunlu değil galiba. taksilerin hepsinde yok.

daha yüksek araçlardakiler de rahatlıkla görebilsin diye?

şuradaki haber zorunlu olduğunu gösteriyor:

yenisafak.com.tr

sebebi de helikopterden falan görülsün diye herhalde?

helikopter vb gibi hava taşıtlarından rahat görülsün diye. sırf taksilerde olmasının sebebi ise trafikte sarı renkli arabanın çok nadir olması sanırım. örneğin polis takip yaparken telsizden bildiriyor: "takip ettiğimiz araç TUH 77 plakanın 2 araç önünde."

apartmanlardan görülebilsin diye. taksi çağırdın diyelim. duraktan söylüyolar "şu plakalı aracı yolluyoruz hemen" diye. evin de işlek caddede. her geçen taksiciyi kendi taksin sanma diye...

helikopterden okunabilsin diye, bi ara taksiler terör eylemlerinde çok sık kullanılıyorlardı. o dönem kapıya ve tavana plaka yazdırma zorunluluğu geldi.

Taksicilerin sık sık kaçırılıp gasp edildiği hatta öldürüldüğü dönemlerde, kaçırılan taksiyi havadan takip edip bulmak için mecbur tutulmuştu, hala da öyledir.

Uydudan da görülür (bkz: black hawk down)

evet we will see.
eğer kesin bi beklenti söz konusuysa ben demiştim dercesine

we're gonna see de olur.

we'll see about that olarak da kullanabilirsiniz

"let's see" de olabilir duruma göre. ama "we'll see" daha uygun genelde

"let's see what will happen" da bir alternatif olabilir. PES spikerlerinden hafızama kazınmış. let's see what will happen in the second half :P Peter Brackley'e selamlar :)

şöyle yapmalısın:

students will be able to:

1. understand..
2. comprehend..
3. explain

veya

objectives:

1. understanding/to unerstand..
2. comprehending/to comprehend..

gibi...

onlar tamam da hani böyle bir kullanım var mıdır acaba? bazen görüyorum know diye başlıyor mesela cümle nedir ne değildir bu ondan sordum.

evet mesela emir kipinde öznesiz cümle oluyor.

douglemoine.com

şunu mu kastediyorsun? mesela facebook'ta ve twitter'da adamlar "doing homework", "playing wow" "just finished watching the whole seasons of prison break" gibi durum cümleleri yazıyor. aslında bunların başında görülmeyen "I", "I am" ve "I have" öbekleri mevcut. sanırım bunları diyorsun. günlük konuşma hayatında yani resmi olmayan ve "informal" olarak tabir edilen dilde bunu kullanabilirsin tabii.

senin spesifik soruna gelince, türkçe gibi düşün. normalde de madde madde sıralasan her maddenin başlangıcına "öğrenciler" yazman gerekecek, değil mi? bunun üstesinden gelmek için ermanen'in dedikleri çok doğru. eğer yazdığın şey resmiyse (yani formal ise), ne bileyim bu yazdıklarını bir amirine vereceksen, objectives diye başlayıp madde madde yazman daha iyi olur gibime geliyor.

emir kipi kullanımı biraz daha değişik. mesela "give it to me" deyince "onu bana ver" demiş oluyorsun. burada hiç bir özne yok zaten. ama mesela birisine teşekkür edeceksin, "thank you!" diyorsun. burada dikkat edersen emir yok. aslında orada "(I) thank you" yani tam çevirisiyle "ben sana teşekkür ederim" diyorsun ama senin soruda sorduğun gibi özneyi atmış oluyorsun.

Pisti kiralayabilirsin.

2 yıl kadar önce saati 5000€ civarındaydı.

sanırım IPO yani İstanbul Park Organization ile.

İPO isim değişikliğine gitmiş. ticaret odasını da arayıp iletişim bilgilerine ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadık.

geçmişin geçmişi old. için.

had ile geçmişte iki zaman karşılaştırılır. Has been gramer olark geçmişte başlamış etkisi halen süren durumlarda kullanılır genel olrak durum böyle.

has been deseydi kiz arkadasi o konusmaya kadar biriyle nisanli olurdu, ama bu konusmada kiz arkadasi daha once nisanliymis, ama artik o noktada degil.

simdi ogrendigimizi calisalim. Jack, telefonda annesi ile konusuyor, Mary megersem bir de o adamdan hamileymis. Evet dinliyoruz:...

bu cümleden çıkan anlam, kızın başka birisiyle nişanlandığı değil mi, yani arıyor ve diyor ki; ''ben bi halt yedim, nişanlandım, haberin olsun...''

?

she had got engaged with someone else
she has become engaged with someone else

şeklinde bitmeliydi ki zaten cümle gramer olarak öncesinde de hatalı.

çalıştığın kitabı değiştir bence.

have been de gecmisteki bir zamani anlatiyorsun, had been de ayni cumlede o gecmisteki zamandan da gecmis olani anlatiyor.

daha önce biriyle nişanlanmış diye anladım ben.

nişanlanma eylemi yok burada. nişanlı olma durumu var. nişanlandığını değil de nişanlı olduğunu söylüyor. ve evet bu durum elemana telefon açmasından da öncesini ifade ediyor.

edit: orada his girlfriend öncesinde "he" varsa kötüymüş gerçekten.

ya zaten ne menem bi kitap almışsam artık, test attack diye bi soru bankası. üds kpds için...

kime sorsam yanlış diyor, diğer örnekler de sıkıntılı...

bu present perfectle past perfecti mala anlatır gibi anlatan bildiğiniz bi internet sitesi var mı?

@sanat güreşi, orada he yokmuş, onu ben eklemişim, şimdi düzelttim

Tartışmaya müdahil bile olamadım, o kadar anlamadım yani...biraz konuya çalıştığımda bu past perfect'in geçmişin de geçmişi olduğu gibi bi şey çıkardım.

o da muallak, bi ampul çakıyo, sonra başka bir örnekte yine sorun...

john, tartışma olmadı, durup dururken gereksiz atarlananlara gıcıkım sadece.

has been yakın geçmiş zaman. yani süregelen geçmiş.
geçmiş zamanla şimdiki zaman arasında. cümelnin gelişinden anlayabilirsin.

had been kalıbı ise uzak geçmiş. geçmiş zamandan daha uzağa doğru giden zaman aralığı.

bol bol ingilizce kitap okuyup pratik yaptıkça zaten beynin otomatik olarak başlıcak doğru kalıbı kullanmaya.
başlarda hata yapmaktan korkma, okuya dinleye konuşa yerine oturucaktır.

tartışma derken, konuyu tartışmak manasında demiştim zaten. fikir teatisi:)

cevap veren herkese çok teşekkür ederim tekrar. uğraştırdım baya.

simon diyor ki;

"had been" olmasının sebebi, ilk cümledeki "was"dır.

"was" geçmiş zaman.
was'dan önce olan bir şeyi de "had been" ile anlatacak.

sorunun cevabı:
cümlede hiçbir sıkıntı yok. bu kız günümüzde hala nişanlı olabilir veya olmayabilir, o bizi ilgilendirmez. orada had been kullanılması son derece doğrudur. şu an nişanlı olsa da olmasa da has been kullanılırsa tense uyumu bozulur. "has been engaged" olur diyen varsa tense uyumunu nasıl yakalayacağımızı söylesin.

Buradaki karmaşanın nedeni bir türkçede az önce olan bişe için de, geçen yıl olan bişe için de, geçen yıl olan bişeyi anlatırken kullandığımız geçmiş zaman için de aynı kalıbı kullanıyoruz. Ama ingilizcede öyle değil. Şu ana etkisi devam eden süreç şeklinde tanımladıkları perfect tense diye bir olayları var. Dolayısıyla geçmişte yaşanan bir olaydan zaten geçmiş zamanla bahsederken onun perfect halini de past perfect şeklinde kullanıp had been yapıyorlar. Yani annemle konuşurken babam aradı, parayı yastığın altına koyduğunu söyledi. Bizde hep di di di. Orda önce past, sonra past perfect. Hatta bir de past continious.

bu konuda her gün olmasa bile her hafta soru soruluyor.
ingilizce kitap sözlükle okunmaz. sen o kelimenin anlamını cümleden çıkarırsın.
çıkaramıyorsan okur geçersin, başka bir kitapta çıkarırsın.
eğer çok çok bilmediğin kelime varsa daha kolay bir kitap seçersin.

dil kurslarında bile sözlük kullandırtmıyorlar. (en azından işini bilen yerlerde.)

dil öğrenmek sözlükle, kelime ezberlemekle olmaz.

çok sık geçen,ya da kitabın konusunu anlamanız için önem taşıyan 3-5 kelimeye bakmanız yeterli olur. Gerisini okudukça anlarsınız. ilk sayfalarda hiç anlamıyor gibi olsanız bile pes etmeyin yeter ki kitabın sonunu görün. faydasını uzun vadede anlarsınız.

sözlüğe cümleyi anlamak için ne kadar bakman gerekiyorsa bak. kitapta sık geçen sözcüklerin anlamlarını bir kenara not et. bir kitapla birlikte çok fazla kelime hazinen genişlemez. açıkçası birden fazla kitap okuman lazım. belki üç, belki beş, belki on... yani firez'in de dediği gibi uzun vadede fayda göreceksiniz. belki okuduğunuz kitapları başa dönüp bir hatta bir kaç kez daha okuyacaksınız. söylediklerim saçma olabilir ama bu iş maalesef bedava olmuyor, emek istiyor ve uzun vadede meyve veriyor.

ayrıca (bkz: #25543354)

elektronik derken, polylingua tarzı bir şeyi kastetmiştim :)

seviyen advanced ise tartışmasız: oald8.oxfordlearnersdictionaries.com
değil ise nabrukk'un dediği gibi cambridge, ve www.macmillandictionary.com
www.sozluk.net ve www.zargan.com ise bonus olarak geliyor.

fourteen hundred ey dii

fourteen hundred ad.

AD'nin açılımı da Anno Domini - Tanrının yılı demek. Anlatırsın arkadaş ortamında havan olur.

1903 nasıl okunuyor hep kafama takılırdı benim de sorayım dedim. "nineteen oh three" mi?

@sensible soccer bilgisayardaki text to speech dedigin gibi okudu.

23.50 trt spor

halı sahası falan pahalıydı bir hayli.

Havuzu tiklim tiklim oluyor, millet cocugunu da getiriyor.
Spor aletleri de hep dolu oluyor.

bildiğim kadarıyla yıllık üyeliği yaklaşık 3.000 lira. güzel bir yerdir , bissürü karı kız vardır. tanışıp arkadaşlığını ilerletebilirsin. bildiğim kadarıyla bir tek halı sahalar üyeliğe dahil değil.

Zamanında gelirsen boş olur. Mesela haftaiçi öğle saatleri, haftasonu gibi. Gelen insanlar genelde haftasonu içmeye gittikleri için boş oluyor haftaiçi de çarşamba perşembe cuma. İki katlı, üst kat hep boş. Yüzme genelde idare eder durumda olur çok boş da değil aşırı dolu da değil. daha fazla bilgi lazım dersen mesaj atabilirsin.

Proxy ile bağlanıyor olmayasın. Onu b yokla, belki farklı IP'lerden geliyorsan güvenlik önlemi olarak soruyordur.

dns ile bağlanıyordum da onu da değiştirdim olmadı. var mı başka tavsiyesi olan?

hayatın anlamının ne olduğu, meşru bir soru olmayabilir. diğer taraftan, tek başınıza efkara gömülmemeye çalışmanızı, insana karışmanızı tavsiye ederim. yüklenip durmaya alışmış zihin boş kaldığında geviş getirmeye başlar; müsaade etmeyin. nihayet, "biliyorum... hedefime ulaşamayacağım" yıkıcı bir fikir, diyebilirim. buna inanmaya neden ihtiyacınız olsun ki? selamlar...

42

@firuz

teşekkürler.

eğer sağlık problemin yoksa otur kendini adayarak çalış. kusura bakma ama hiç hayat fırsat sunmadı falan deme. 1 yıl büyük bir süre değil. şans hazır olana gelir bunu unutma. 1 senedir gelmemiştir, 1 sene daha gelmez belki ama sen gerekeni(HAKKINI VEREREK) yap, fırsatlar seni bulacaktır.

benim son zamanlarda öğrendiğim tek şey zamanla yarışılmayacağı. zamanla iyi ilişkiler kur, o sana saati istediğin gibi gösterir. bu da alice harikalar diyarında'dan bir alıntıydı.

bir de yaş kaç? bölüm ne? üniversite ne? şehir neresi? bunlar önemli insan hayatında.

çorludayım dediğin gibi 3 4 gündür bir yavaşlama var, özellikle çatır çutur youtube videolarını açan net, bir türlü açmaz oldu, sürekli kopma değilde, yavaşlama ve takılma var.

kopma değlide, koparmış gibi yapma kısa kısa sürekli olarak.

yani ekranın sağ altta hiç bir sıkıntı gözükmüyor, fakat var yani.

istanbul kadıköyde problem yok.

İstanbul'da da durum aynı , 3 mb internette nasıl video izlenemez onu yaşıyorum.

İstanbul Cihangir'de kafayı yedirtecek şekilde yavaşlama var 2 gündür. Youtube hiç yüklemiyor modemin yakınında olsan bile. Sabah telefon açacağım. (ne olacaksa artık!)
Edit: 10 mb sınırsız ve youtube'da hiçbir şey izlenmiyor.

istanbul bostancı'dayım. 10 sn'lik penaltı videosu 3 dk'da yüklendi dün.

başta katılmış olarak anladım ama makalenin üstüne bakınca öldürüldüğünü anladım. zira esad'ın etrafından karşı tarafa kayanlardan bahsederken söz konusu kişinin gitmeyeceğini, oğlunun muhalifler tarafından öldürülmüş olduğunu anladım.

Emin olmamakla birlikte, genellikle "...kurban gitti" anlamında kullanılıyor. Mesela "suikaste kurban gitti" gibi.

iki türlü de kullanılıyor gibi. googleda aratınca çıkan başlıklardan yola çıkarsak:

Im Scared To Lose My Son In A Custody Battle (burada çocuğun karşı tarafa verileceği anlamında)

The comic actor popularly known as Mr Ibu, lost his two year old son, Mandela, last night after a brief illness. (burada da ölmüş)

ayrıca losing a son diye aratınca ilk sonuçlar hep ölümle ilgili.

lose'un hiç bir "ölüm" yani "die" anlamı yok ki... bence türkçe gibi düşünmememiz gerekli.
oald8.oxfordlearnersdictionaries.com

@swos:
verdiğiniz linkte şöyle yazıyor:
2 [transitive] lose something/somebody
to have something/somebody taken away from you as a result of an accident, getting old, dying, etc
sonuçta "kaybetmek" kelimesi de direkt olarak ölmek anlamına gelmiyor. aynı mantık.

tamamdır ben üşengeçlikten direkt ctrl+f yapıp die aratınca sonuç böyle olmuş =)

şimdi sonuç olarak neye karar verildi? yoksa ikilemde mi kalındı?

when will you come to turkey again? this weekend? i think you will come a month later from now and i think that's why you behave me strangely. i'm glad you will come this weekend.

aga dandik bir çeviri olmuş olabilir birisi teyit etsin sonra yollarsın.

when are you coming back to Turkey? In the weekend? I thought you will be back in a few months. you behaving me in a strange way should be due to this, i thought. i am happy you ll be back in the weekend.

@leyla3: bu arada in the weekend diye bir şey yok sanırım. BrE için at the weekend, NAmE için ise on the weekend kullanılıyor.
oald8.oxfordlearnersdictionaries.com

var. var da cok kullanilmaz. kusura bakmayin da sizin ki cok Turkish English olmus.

when are you coming back to turkey? at the weekend? i thought you were coming a few months later and that was the reason for behaving strange to me. i am happy you are coming soon.

edit: oha yazana kadar dolmuş buralar. neyse alternatif olsun

@croupie çevirisine tik benden.

soon mu diyor, haftasonu diyor...atin tikleri yaaa. bilip bilmeden, tam ceviri degil hic biri kelimesi kelimesine...

hepiniz silin lan leyla ablanızınki kalsın. pardon apla bilemedik

kiyi bitisik yazman puan kazandirdi yalniz. sen de anliyosun az biraz.

@sensible soccer: sozluge butuuuun kullanimlari sigdirabileceklerdi oyle mi? therogersvillereview.com burda bir abd gazetesinden ornek var. in the weekend gecen...kullanilamaza ornek verebilirsen ben de ikna olucam

bi de puan veriyo ya teallam. bak teyi de bitişik yazdım oldu mu

evet yaaa cok sasirtici cok gicik te Allah lik di mi? puan veriyorum. siz ciddi degilsiniz ki ciddi olalim. ceviriniz de gercekten dogru degil-

canlı olan kayıt elton john'a ait. stüdyo kaydıysa freddie abiye.

en.wikipedia.org

zaten freddie az bir zamanı kaldığını biliyor, o yüzden son albümün son parçası, o yüzden adı show must go on. solist tabii ki de freddie. ama konserde hiç söylenmemiş sanırım.

hatayı uygulamayı kurarken mi veriyor yoksa kurmadan önce, programın sayfasında mı çıkıyor hata ?

google play'de facebook program sayfasında.

bunu indirip cihaza direkt atıp cihaz üzerinden açın. yani cihazın hafıza kartına veya kendi hafızasına atın ve cihaz üzerindeki dosya yöneticisinden açın. bakalım neler olacak :)

dl.dropbox.com

teşekkürler mr. goodcat =)
ama başka uygulamalarda da bu sorun çıkarsa .apk dosyalarını bulabileceğim bir yer var mı?

internette aratacaksın.

su zehirlenmesini araştır. bi anda 2 litre su falan içme bu arada. ben sabahtan beri yirmi bardak içmişimdir yani ama bi anda degil.

aniden içmezsen sorun yok sanki ama yinede çok abartmamak lazım 7 8 oldukça fazla rakamlar, 3 4 ltreyi geçmemek lazım kendi fikrimce, böbreklere zarar verebilir

Ben çok içince mideme sığmıyor. bazen geri taşacak gibi oluyor, bi' o var.
bi' de water intoxication diye bir şey okumuştum vaktinde, şimdi bahsi geçince tekrar baktım, özetle kan hacmini gereksiz derecede arttırdığını (kan-serum dengesi yüzünden sanırım) ve böbreklerin de fazladan çalıştığını ve bunun zarar verebildiğini söylemişler.

bir de ingilizce varsa şöyle bir cevap var: chemistry.about.com
google var bir de.

@fauxhumanitas

ustam ne kadar değil ne hızda içtiğin önemlidir demiş bende sıkıntı olmaz heralde,var olasın

normal bir insanda günde 3-4 litreden fazla su içmek geri dönülmez sağlık sorunlarına neden olabilir. fazla su tüketimi (az az içsen bile) hücrelerde dehidrasyona neden olabiliyor. farkına varmadan hücrelerini büyük bir hızla kaybedebilirsin (o hücre kaybının vücudun neresinde yoğunlaşacağı şansına kalmış). hücre kaybının boyutunu öğrendiğinde iş işten geçmiş olabilir.

len olm şu saatte yazı da yazdırdın ya bana burda, Allah iyiliğini versin. "hacı iç bi halt olmaz" diyen eşeklere bakma sen. sen sen ol normalde 3-4 litreyi geçme

böbrekleri ele alma sebebi olabilir. bu işin normali 2-3 litre azı gibi çoğu da böbrekleri zorlar

www.dailymail.co.uk

bu abla ünde 25 litre içiyormuş ve sağlıklı.

abi ben günde 6 litre su içiyorum ki buna yediğim yoğurt meyve sebze dahil diil. yaz olduğu için böyle kışın 5in altına düşüyor.
bu işin ideali,
idrarınız şeffaf olacak kadar su içmeniz lazım.

ikisi de.

ek: bazı sorularda "doğru mu anladım" diye düşünüyorum uzun uzun. hala emin değilim ama.

bu nasıl bir iddia lan, acayip derecede epik.

bir farkları yok.

not: homojen olacak tabi.

bir fen bilgisi kitabi almanizi oneririm.

ahahaha dur biraz güleyim önce. hacı, homojen bir karışımın her yeri eşittir. dolayısıyla o bir damlanın da şişenin de tamamı aynıdır.

şişenin yüzde 40 ı alkol. yani mesela votkada %40 alkol var. diyelim. bu votka 10 yudumda bitiyo diye düşünelim. içeceğiniz ilk 4 yudumun tamamı alkol. sonraki 6 yudum da alkol içermeyen diğer bileşenler.

aynı mantıkla eğer şişeyi ters çevirip içmeye kalkarsanız ilk 6 yudum alkolsuz bileşen son 4 yudumun tamamı alkol.

homojen bir sıvıdan bir kesit (damla) alsan da, onu daha büyük bir kaba koysan da yüzdesi değişmez. İsterse 100x100x100 metre boyutunda küp şeklinde bir cam şişenin içerisine koy bu sıvıyı: %40 baki.

eğer şişeyi insanların yüzünün önünde bakarsan, veya yüzüne dökersen 40

Aslında şişe 100 lük değilse alkol oranı 40 değil, 70 likte oran daha az oluyor bunuda dikkate al...

1 kilo demir daha ağır.

haha gençler sağolun :D

Kardeşimin kafa kıyak, ne içmiş ben de bilmiyorum :D

Sabahtan beri aynı olduğunu anlatmaya çalışıyorum anlamıyor :D

Evrenin sırrını çözdük, bu muhabbette anlaşamadık kamil ile :D

Sağolun cevaplar için gerçi umursaamadı sizin cevapları ama olsun :D

siz bir de universite ogrencisi falansinizdir kesin.

gençler alkol aldık mı?

@219 taksim sen ne içtin ya?

var.
muslumanlikta da tovbe edince hop siliniyor gunahlar.

müslümanlıkta tövbe edip bir daha yapmazsanız allah affedebilecegini soyluyor.ama kesin degil öyle tövbe ettim oldu bitti yok yani.

e ulan ozaman amına koyalım ortalığın? beyler, kendimizi kandırmayalım, bu günahların silinme olayı bizim ibadet şevkimizi kırmamak için.

Günahlar silinir silinmesine de tövbenin de bi raconu var. 'Gideyim üç beş kişiye kuru iftira atayım, birini öldüreyim, bi banka soyayım, ondan sonra oturur tövbe ederim, Allah büyük, affeder' kafasıyla olmaz o iş :) Yaptığın hata sana gerçekten rahatsızlık vermiş olmalı, samimiyetle tövbe etmelisin ve tekrarlamamaya gayret etmelisin. Dinden bağımsız olarak işin mantığı budur bence.

kiliseye gidince hoop günahlar temizlenmiyor. Biraz az amerikan filmi izleyin :)

tamam, az film izlicem de
soruya donersek, var mi, varsa nasil var? geciyor mu incil de? geciyorsa neresinde?

Kur'an 'ı okuyun. Her yerde Allah affetmeyi çok sevendir manasında ayetler geçiyor. burada saatgeceninonikisi'nin bahsettiği gibi olayın bokunu çıkartmama durumu var. Sevap nedir, günah nedir bunlar da var. En temeli din nedir sorusunun cevabını bulmak. Sizi Rum suresi 30. ayete yönlendiriyorum.

"müzik cd'si oluştur" diyeceksin

bu nero startsmart essantials öyle birşey yazmıyor :/

ses cdsi oluştur diye bir seçenek mi var?

@murtiii;yok hocam bunda bi bok yazmıyor.hiçbir seçenek yok.nero 7 yi indiriyorum

birde en fazla 80 dk lık koyulabiliyor diyorlar var mı böyle birşey?

evet 80 dk olmak zorunda olan ses cd'si diye biliyorum.

hocam yani en fazla 30 tane falan mı koyabiliyoruz?

kaç dakika olduğu cd'nin üstünde yazar. hepsi 80 dk değil.

şimdi bizim araba mp3leri çalıyor ama direk mp3 cd si yapsam çalar mı?öyle bir seçenekte var çünkü

yönetmen barın arkasında uyuyomuş

edit: ne manaya geldiğini anlamadım. manasız bi şey yapalım denişik olsun demiş de olabilirler belki.

Alah allah cast den sonra sahne mi varmış ?

@ground: sahneyi de ekledim duyuruya.

sanki orda uyuyakalan gorevli adam sesi duyup oyle bi bakiyor ama olay oldugunu anlamayip gidiyor gibi..

ben fazla anlam yukluyor da olabilirim tabi..

belkide polise haber veren oldugunu anlatıyordur?

cameo yapmış olmuş adam. bi anlamı yok zira zaten sonunda kestik diyor. kestik'i duymasak bi anlam yüklemeye çalışalım diyeceğim de yok yani, gerçekliği son saniye bozmazdı adam bir amacı olsaydı.

Yok dışarı çıkan kızı gören başkası. Hem yönetmen söylendiği gibi cameo yapmış, hem de çaktırmamak için "Tüm bunlar olurken halı saha görevlisi içerde uyuyordu, hatta tam Nejat adamı vuracağında da oradan geçmesine rağmen anlamadı olayı" gibi bir anlam yüklemiş. Serdar Akar kafası olmuş biraz. Ayrıca Nejatgilleri döven mahkumlar da bizim muhteşem adamlar fark ettiyseniz :)

panpalar yönetmen anlam yüklemiş olmak istese zaten ortak bir kanıya varmış olurduk, sonda da filmin gerçeklik ortamını bozan o kestik lafını duymayız. adam sonuna kendini eklemiş işte, bir mesaj vermeye çalıştıysa bile becerememiş.

eat pray love

www.imdb.com

a lot like love

"Mr. Nothing"i bir dene. Karmakarisik hallerden ve yeni birileriyle tanismalardan gecilmiyor. Ama hepsi ayni anda.

nispeten;

(bkz: my sassy girl)

midnight in paris

breaking and entering
www.imdb.com

"o kadın"

hep de izlenenler geliyo :(